1923 yılından 1938 yılına kadar Mustafa Kemal ATATÜRK’ün çok yakınında bulunan Atatürk ile ilgili anılarını ÇANKAYA adlı kitabında toplayan Falih Rıfkı ATAY,
“Anılarım, gördüklerim ve işittiklerimdir. Gördüklerimin hepsi benden, işittiklerimin çoğu Atatürk’ün ağzından! “ diye başladığı anılarında, Mustafa Kemal Atatürk’ün annesinden şöyle bahseder:
Zübeyde Molla Selanik’e birkaç saat uzak Sarıyer adlı bir Yörük Köyü’ndendir. Mustafa Kemal ana tarafından Yörük’tür.
Tesalya’nın fethinden sonra Anadolu’dan göçmüş, 1810’da Vodina’da Sarıgöl bucağından Selanik’e gelip yerleşmiştir. (1)
Ali Güler’İn yazdığına göre, E.B. Şapolyo’nun kız kardeşi Makbule Hanım’a “babanız nerelidir?” sorusuna karşılık: “Babam yerli olarak Selaniklidir. Kendileri Yörük sülalesindendir. Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Bir gün Atatürk’e Yörük nedir? diye sordum. Ağabeyim de bana ‘Yürüyen Türklerdir” dedi. Yine Şapolyo’nun Ruşen Eşref Ünayıdn’dan naklettiğine göre “Atatürk, çok kere benim atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türklerindendir derdi.”
Atatürk’ün baba soyu Konya/Karaamn’dan gelerek Manastır Vilayeti’nin Debre-i Bala Sancağı’na bağlı Kocacık’a yerleşti. Aile sonradan Selanik’e göç etti.” (2)
Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın babası hakkında, Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’yi ve dedesi Kızıl Hafız Ahmet Bey’i de tanıyan ve doksan yaşında vefat eden aydın Milletvekili Tahsin San, şu bilgileri vermiştir.” Atatürk’ün validesi Zübeyde Hanım, Sofu-zade ailesinden Feyzullah Ağa’nın kızıdır. Bunlar Selanik’te doğmuşlardır. Bu aile bundan 130 sene evvel Sarıgöl’den Selanik’e gelmişlerdir. Vodina kazasının batısında Sarıgöl on altı köyden ibaret olan bir nahiyedir. Makedonya ve Teselya’nın fethinden sonra Konya civarı ahalisinden Osmanlı Hükûmeti’nin sevk ve iskân ettirdiği Türkmenlerdendir. Son zamanlara kadar beş asır müddet içinde hayat tarzlarını, kılık kıyafetlerini değiştirmemişlerdir.” (3)
Lord Kinross, Zübeyde Hanım’ı şöyle tanımlar: “Zübeyde Hanım, Bulgar sınırının ötesindeki Slavlar kadar sarışındı; düzgün beyaz bir teni, derin ama berrak, açık mavi gözleri vardı. Ailesi Selanik’in batısında, Arnavutluğa doğru, sert ve çıplak dağların geniş, donuk surlara gömüldüğü göller bölgesinden geliyordu. Burası Türklerin Makendonya’yı ve Teselya’yı almalarından sonra Anadolu’nun göbeğinden gelen köylülerin yerleştikleri yerdi. Bu yüzden Zübeyde Hanım, damarlarında ilk göçebe Türk kabilelerinin torunları olan ve hâlâ Toros dağlarında özgür yaşamların sürdüren sarışın Yörüklerin kanını taşıdığını düşünmekten hoşlanırdı. (4)
Atatürk’ün naaşının Etnografya Müzesi’nden Anıtkabir’e nakli sırasında, ATA’nın kabrine konulmak üzere o zaman bütün vilayetlerden toprak getirtilerek kabre konur. Bunun dışında Kıbrıs’tan, Selanik’ten ve Zübeyde Hanım’ın atalarının yaşadığı Ermenek’ten (5) de toprak gönderilir. Bu anlatımı yapan o zaman gençliği temsilen bir üniversite öğrencisi olan Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’dir. Bu anısını 8 Mart 2019 tarihli Gerçekler 2 başlığı adı altında SÖZCÜ gazetesindeki yazısında, yazar..Mustafa Ertaş da “Orta Torosların Yükselen Sesi “ kitabında Özden’e atıf yaparak “…güzel kumaş keseler içinde (Atatürk’ün Annesi) Zübeyde Hanım’ın memleketi olduğu
söylenerek ERMENEK’ten gelen toprak ile Selanik ve Kıbrıs’tan gelen topraklar Ata’nını mezarına konuldu.(6)
Yekta Güngör Özden ile uzun müddet birlikte çalışan rahmetli Mehmet Çınarlı’nın çok yakınları ile bu konuyu konuşmakta ve derinleştirmekte yarar var kanısındayım.
Not: Çok değerli bir tarihçi olan hemşehrimiz Salih Cöhce’nin vefatını tessürle öğrenmiş bulunuyorum. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve bilim çevresine başınız sağ olusun derim. Ruhu şad olsun