Atatürk’ün ortaya koyduğu ve gerçekleştirdiği cumhuriyet, bir çağdaşlık projesidir… Bir devrimdir.
Cumhuriyet, demokrasiyle taçlandırılırsa değer bulur ve demokratik cumhuriyet olur.
Yönetim şekli demokratik cumhuriyet olan bir devlette:
Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olur…
Bir anayasa devleti olur…
Milletin özgür iradesiyle bir parlamento olur…
Meclis’in güvenoyuna dayanan bir hükümeti olur…
Yerel yönetimler de halk tarafından seçilir…
Demokratik bir cumhuriyette:
Yargı bağımsız olur…
Yasama bağımsız olur…
Yürütme bağımsız olur…
Din ile devlet işleri ayrılmış olur…
Halkın yaşam tarzı çağdaş olur…
Özgürlük olur, bağımsızlık olur…
Yolu, akıl ve bilim; davası da çağdaşlık olur…
Demokrasi, cumhuriyetin içinden çekip alınırsa; cumhuriyet, işlevsiz bir duruma getirilir… Sadece ismi olur.
Böylece, demokrasi rejimi yerine otokrasi rejimi getirilir.
Bu durumda da bizlere “elveda cumhuriyet; hoş geldin hanedanlık” demek kalır…
Demokrasi ve cumhuriyet yerine, hanedanlık isteyenlere soruyorum:
Osmanlı hanedanlığı bize ne bırakmış, biliyor musunuz?
Sevr’i bırakmış…
Duyun-u Umumiye’yi bırakmış…
Dört taraftan işgale uğramış bir ülke bırakmış…
Milyonlarca dul kadın, milyonlarca öksüz çocuk bırakmış…
Hanedanlık bize ne bırakmış?
Yoksulluk, fakirlik bırakmış…
Sıtma, frengi ve trahom bırakmış…
Araştırmayan, taklitçi ve yetersiz medreseler bırakmış…
Bir cahiller ordusu bırakmış…
Işıksız ve yolsuz şehirler ve köyler bırakmış…
Daha sayayım mı?
Evet, demokrasi mi, otokrasi mi?
Hangisi?