TÜİK, Türkiye’nin 2017 yılının üçüncü çeyreğinde 11,1 büyüdüğünü bildirdi. Böylece Türkiye, ekonomik alanda rekor üstüne rekor kırmaya başladı. Öyle ki; bu kalkınma rakamları ile Çin ve Hindistan’ı geride bıraktı.
Bu büyüme rakamları bana 16 Nisan Referandumu öncesinde evet demeye çağrı yapanların: “Evet denilirse Türkiye uçacak” öngörüsünü anımsattı. Demek ki, bu kişiler çok ilerileri çok rahatlıkla görebilmişler!
Bu verilen büyüme rakamı çok iyi de, ülkemizde:
Enflasyon: 12,98
Cari açık: 40 milyar dolar.
Bu yıl ödenmesi gereken borç tutarı, 240 milyar dolar.
İşsizlik: %12
Genç işsizlik: %20
Bir litre benzin ve mazotun fiyatı: 5 liranın üzerine çıktı.
Sürekli olarak, fiyat ayarlaması adı altında değişik kalemlerde zam yapılıyor.
Üniversite mezunu her beş kişiden birinin işi yok.
İthalata dayalı bir ihracat gerçekleştiriliyor.
Birer yatırım araçları olan AURO ve DOLAR sürekli yükselmekte.
Eğitilmiş beyinler ülke yerine ülke dışında.
Bu veriler ortaya konulduğunda; büyüme rakamlarının ne derece gerçekçi olduğu tartışma konusu olur.
Şimdi soralım:
Bu büyümeyi ortaya çıkaran faktörler nelerdir?
Ekonomide gerekli olan yapısal reformlar yapıldı mı?
Çarşı ve Pazar aynı büyümeyi görüyor ve yaşıyor mu?
İş adamları, esnaflar, sanayiciler, aynı büyüme rakamlarını telaffuz edebiliyorlar mı?
Bu büyüme sürdürülebilir olacak mı?
Bu büyüme borçla olan bir büyüme midir?
Mali disiplin devam edebilecek mi?
Büyümeden vatandaşlar da pay alabilecek mi?
Bu büyüme istihdam yaratan bir büyüme midir?
Bu büyüme üretime ve istihdama nasıl yansıyacak?
Genç nüfusun üretime katkısı olacak mı?
Çocuklar, kuru ekmek yiyerek de kocaman adam olurlar; önemli olan büyüme değil, kalkınmadır… Kalkınma ve de gelişme…
Evet, milyonlarca açlık ve yoksulluk sınırında kuru ekmek yiyerek yaşayan insanlarımızın bulunduğu ülkemiz, 2017 yılının üçüncü çeyreğinde 11,1 büyümüş!
İşte bu bir mucizedir ve bu mucizeyi gerçekleştiren ülke de Türkiye’dir!
Ne mutlu bize!