Türklerin ataları , Oğuz Türkleridir. (920 ) yıllarında Müslümanlığı kabul eden Oğuz Türklerine Türkmen denilmiştir. Göçebe hayatı yaşayan çadırda oturan, yürüyen Oğuz Türklerine de yörük denmiştir.Yörükler,Yazın yaylada, kışın sahilde yaşarlar.
Türkler, Anadolu’ya ve Irak’a, Suriye’ye, Orta Asya’ dan gelmişlerdir. Daha sonra Arabistan’ı, Mısır’ı idaresi altına almışlardır. Çeşitli zamanlarda Arap bilginleri Anadolu’da,Türk şehirlerine gelip yerleşmişlerdir. Devlet,dairelerinde medreselerde görev almışlardır. Böylece Arap dili ve kültürü Türkler arasında yayılmıştır. Bunlardan ünlü Arap alimi Muhiddin Arabi 1213 yılında Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus ‘un kalbini kazandığı gibi , Türk olan Şeyh Sadeddin Konevi hazretlerinin annesi ile evlenmiştir. Ayrıca Konya, Sivas, Malatya, Kayseri,gibi daha birçok şehirlerde Arapça bilen müderrisler yetişmiştir. Arap dili olmazsa siyasi, askeri kültür azameti de olamaz düşüncesi hakim olmuştur. Arap dili öyle yayılmıştır ki..tesir ve etkisi, Sarayda , medreselerde, yazışmalarda memur ve münevverler arasında ilim ve konuşma dili Arapça olmuştur. (187 ) yıl Arap dili ve kültürü Anadolu da hakim olduğundan bu gün bile etkisi süre gelmektedir.
Gün gelmiş Vezir Sahip Fahrettin Ali Arap dilini yasaklamış, Farsça (İran ) dilini kabul etmiştir. Böylece Türk Dili yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştur. Bu nedenle Anadolu ‘da devlet dairelerinde , medreselerde , yazışmalarda, Fars ve Arap ,kültürü süratle yayılmaya başlamıştır. Bu oluşumu Fasça’nın gelişmesini 1220 yıllarında Ala ad din Keykubad ‘ ın daveti üzerine Konya’ya gelen Bahaeddin velet ve oğlu Mevlana’nın gelmesi biraz daha hızlandırmıştır.Mevlana:“Ben,Türkenem”yani ben Türk’ün dediği halde Mevlana’nın ders verdiği, medreselerde , tüm devlet dairelerinde Farsça konuşulup Farsça yazılmaya başlanmıştır.” Kim bilmezse Farisi gitti dinin yarı” gibi yanlış fikirler üretilmeye,yayılmaya başlamıştır. Türkçe , Türk dili ve Mili kültür yok olma sürecine bu yabancı hayranlığına sebebi ile girmiştir.
Dün Arap, Fars, hayranlığı günümüzde de İngiliz, Fransız, Amerika , yabancı hayranlığı yapılmıyor mu? Düşmanlar bizim yok olmamız için gizli gizli sürekli tekerimize çomak sokmuyorlar mı? O dönemlerde halkımız Türkçe konuşurken devlet dairelerimizde,ilim dili Arapça, Devletin dli Farsça idi. Yeter artık.yabancı hayranlığı. Özümüze dönelim,özümüze. Atalarımız “ Bilge Kağan’ın :Titre kendine dön” buyruğunu neden,niçin unuttuk.
DEVLETİN RESMİ DİLİ TÜRKÇE:
Karamanoğlu Mehmet Bey günümüzden (742) yıl, önce 13 Mayıs1277 yılında yayınladığı ferman ile TÜRKÇE’yi devletimizin resmi dil i ilan etmiştir.Böylece dilimiz TÜRKÇE’yi Arap ve Farsça’nın,boyunduruğundan ”Bugünden.Sonra,Divanda,Derhahda,Bariğahda,Meydanda,Ve Mecliste,Türkçe’den,başka,DİL,Kullanılmayacaktır.Defterler,DahiTürkçe,Yazilacaktır.” (Karamanoğlu Mehmet Bey- 13 Mayıs 1277)
Dilimiz Türkçe’yi Farsça, Arapça ile yabancı dillerin egemenliğinden, vatanımızı Moğolların boyundurluğundan kurtarmak için tarihi, ünlü fermanını yayınlamıştır. Mehmet Bey Karaman Bey’in oğludur. Balkusanda’ki türbede adı yazılıdır.
Dil konusu bir milletin ölüm kalım savaşıdır. Türk ulusunu sevmek Türk dilini sevmekle başlar. Güçlü bir devlet için (dil) en büyük silahtır. Eğer ülke’nin dili başka dillerden besleniyorsa o ülkenin sadece siyaseti, ekonomisi, eğitim alanlarına da zarar vermekle kalmıyor, o ülkenin müziklerini, kültürünü, gelenek ve göreneklerini de etkiliyor. En kötüsü de kimliklerini bozuyor yozlaştırıyor.Yok ediyor.
Diller toplumlar gibi canlıdır. Ulus bilincini oluşturur. Dil ile düşünce karşılıklı etkileşim içindedir. İşte bu gerçekleri bilen, gören büyük önder Mustafa Kemal Atatürk 12.02.1932 de “Türk Dil Kurumu’nu” kurması ile dil konusu bir daha gün ışığına çıkmıştır. Bu ışık sonsuza kadar sönmeyecek, yaşayacaktır. Türk Dil Kurumu önceleri dilimizi yabancı sözcüklerden temizlemek için çok güzel çalışmalar yapmıştır. Derleme, tarama, taratma metodları ile konuşma ve yazma dilimize yeni sözcükler kazandırmıştır. Örnekler: “kuşku, doruk, ödül, gibi sözcükler derlenmiş” “konuk, görkem, evren gibi sözcükler” “tarama, uydu, göçmen, Danıştay gibi sözcüklerde türeme” “gökdelen, yer çekimi, yurtseven gibi sözcüklerde birleştirme metodu ile Türkçe sözcükler birer örnektir.”Bu nedenlerden dolayı “Türk dil Kurumuna teşekkür etmek vefa borcumuzdur.
Günümüzde inceltme işareti neden kaldırılmıştır. Kâmil ismi yazılması gerekirken bugünkü gençlik “Kamil” yazıyor. Kamil
diye konuşuyor. Tavuğun aşık kemiği yazılıyor,doğrudur. Âşık ise başka anlam ifade eder. Âşık yazarken ( a) nın üzerine ( ^ ) bu inceltme işareti konularak yazılması gerekir.
Önceki yıllarda Türkiye’de basın ve Televizyon Kurumu Türk Dili konusunda yabancı sözcükler kullanmamak için gerekli dikkati gösteriyorlardı ve daha çok duyarlıydı. Bugün ise aynı duyarlılığı neden göstermiyorlar?.Neden “fest, festival” gibi yabancı sözcükleri kullanıyor. Bu sözcüklerin yerine, halkımızın anlayacağı, şenlik, bayram gibi sözcükleri kullansalar dilimize ve kültürümüze daha çok hizmet etmiş olurlar.
Yunus Emre, Karacaoğlan, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş veli, Yusuf Hashacip,Kaşgarlı Mahmut,gibi nice düşünür ve yazarlarımız ve şairlerimiz, Türk dili ile Türkçemizle her türlü okuyup yazabileceğini gösteren en güzel eserler ve örnekler vermişlerdir. Dil konusunda yozlaşmamışlardır.
Eğer bir ülke’de dil kusurlu ise, sözcükler insanların düşüncelerini iyi anlatamaz. Görevler, ödevler gereği gibi yapılmazsa töre, gelenek, görenek ve kültür bozulur. Kültür bozulunca, ahlak ve adalet yolunu şaşırır. Şaşkınlık, kargaşa içine düşen halk ne yapacağını, geleceğinin nereye varacağını bilemez. Bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli olamaz.Bir milletin var olması,veya yok olması,dile bağlıdır.Milli dil olmazsa milli edebiyatta olmaz. Milli edebiyat olmazsa, millette olmaz.
“Türkçe giderse, Türkiye de gider” diyen rahmetli Prof.Dr. Adnan SİNANOĞLU ‘nun direnişleri boşuna değildir. 1982 tarihli Anayasamızın 3.cü maddesinde “ Türkiye Devleti, Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bir bütündür.Dili,TÜRKÇE dir”. Denilmektedir