Belediyenin önünden geçen ve köyün sonuna, sonra da (Kizillar) THaskale Köyüne devam eden, o günün kosullarina göre genis sayilan bu yolun kenarlarinda da, bir nahiye müdürünün diktirdigi, akasya agaçlari bulunuyordu. Yukarida bahsi geçen binalarin hemen duvarlarina dayanmis, genisçe kalinliklari ve epeyce de uzunluklari bulunan, üzerlerine oturuldugu zaman 25–30 kisiyi alabilen, yuvarlak agaç kütükleri yer alirdi. Binanin kapilari daha ziyade baska yönde olup, mesken olan ikinci katlarin pencereleri yola bakiyorlarsa da, pencerelerin hemen altinda iki büyük asma (Çibik) agaçlarinin kollari, demin bahsettigim kalaslarin üzerlerini tamamen kaplayarak, adeta bir çardak olustururlardi.
Iste bu asma agacinin alti o günlerde köyümüzdeki adi ile ÇIBIGIN ALTI diye anilirdi.
Traktör ve buna benzer makinelerin olmadigi o yillar, uzun yaz günlerinin agir ve yorucu islerinde gün boyu çalisan köy halkinin, aksama dogru biraz nefes alip serinlemek, o gün köyde olanlarin havadisini almak, ertesi gün isinde beraber çalismak için yevmiyeci veya kesikçi bulmak, en önemlisi de, oranin müdavimlerinin, nükteli sohbetleriyle bir parça da olsa yorgunlugunu unutmak için buraya ugrarlardi.
Ah keske zamani ve mekâni, yani o gün ve insanlarini bugüne getirebilme, orada geçen konusmalari bilhassa nükteli, hicivli sohbetleri tekrar yasayabilme imkânimiz olabilseydi. Hele hele, o havayi ve sohbetleri bugünkü yeni nesile oldugu gibi aktarabilseydik. Ben eminim ki; bugünkü gençlik dâhil, bütün insanlara maddi yönden olmasa bile, manevi yönden yorgun, ümitsiz gönüllere ve zamanin amansiz hastaligi strese en büyük sifa kaynagi olurdu.
Burada; ayni zamanda halk arasindaki ufak tefek sikâyetler de dinlenir, muhtar ve azalarin yardimi ile, hemen oracikta halledilir, tatliya baglanirdi. Ancak, deminde belirttigim gibi, buranin esas mevzuu; mizah, nükte, esprilerin girila gittigi, kahkahalarin ta uzaklardan duyuldugu bir yerdi.
Çibigin Altinin daha önceki yillarda da oldugu muhakkak. Çünkü o eski yillarda kahvelerin henüz revaçta olmadigini, aksamlari yasli kimselerin “oda” adi ile anilan yerlerde toplanip, yatsi namazina kadar orada sohbet ettiklerini hatirlarim.
Aklimin ermeye basladigi 1940 yilindan, 1955 yilina kadar geçen süre, buranin yani Çibigin Alti’nin en kalabalik, sasaali ve ikbali parlak günlerini yasadigi yillar olmustur. Gerçi 1944 yilinda ben köyden ayrilmis bulunuyordum ama, Çibigin Altinin 1955 ve daha sonraki yillarda da devam ettigini bilirim.
Burada bazen çok ciddi ve son derece saygili saatlerin yasandigi da olurdu. Gördügüm ve hatirladigim kadari ile, o yillarin önemli olaylarindan Ikinci Cihan Savasi yillarinda köy muhtarligina Devlet tarafindan gönderilen ve akü ile çalisan radyonun aksamüzeri verdigi “Ajans haberleri” adi altindaki haber saatleri de burada dinlenirdi.
Iste o saatler topluluktan çit çikmaz, herkes, pür dikkat radyonun verdigi savas haberlerini dinler, sonra da, agzi laf yapanlar, oradakilerin anlayacagi sekilde açiklayarak anlatirlardi.
Buradaki topluluga o yillarda çok sevilen ve sayilan kisilerden, ögretmenler, ender olarak da, nahiye müdürü katilirdi. Onlarin oldugu saatlerde de, burasi ciddi saatler yasar, onlarin konusmalari, büyük bir dikkatle dinlenirdi
O yillarda köyün renkli kisilerinden adlarina “Deli Elif”, Deli Hüseyin” ve zayif, çelimsiz, lakabina da “Hashas” denilen, Ibrahim adinda, sessiz birisi vardi. Yani, Elif o yillar kolay ulasim olmadigi için, Karaman’i henüz kesfedemediginden köyde bulunuyordu.
Elif köy halkinin verdigi ufak tefek yadimlarla geçinir, aksamlari da, birinin seki alti tabir olunan yerinde, mitilinin içinde yatar, sabahleyin uyandiktan sonra da, bilinen yasamina devam ederdi.
O’nun en önemli özelliklerinden biri de; kizdiginda, karsisinda kim olursa olsun, hiç agza alinmayacak, agir küfürleriydi.
Hüseyin’e gelince. O’na nasil deli diyorlardi bilmem. Gerçi normal bir insanin tüm yaptiklarini yapamazdi ama o yillarda iki bine yaklasan köy nüfusunun hemen hemen tamaminin ismini ve hatta soyadlarini bile sayardi.
Köye gelen her yabanci, Avrupa’dan veya baska yerlerde görevli olup da köye dönen herkese ugrar. Hos geldin der, bahsisini alir ve hemen oradan ayrilirdi. Buna da “Makbuzu kestim” derdi.
Ancak, topladigi paralari Elif karsisina çikmadan emniyetli bir yere ulastirmasi gerekirdi. Yoksa Elif; “Çikar lan paralari” dediginde, Hüseyin korkusundan cebindeki paralari ona verirken, “Al Elif aba, al hepsini al” der ve cebindekilerin tamamini O’na verirdi.
Iste yukarida ismi geçen Çikigin Alti’nda, çokça Elif ile Hashas Ibrahim bir araya getirilir, onlar bir birine tutusturulur ve orada olanlarda, onlarin konusma ve hareketlerine gülmekten kirilirlardi.
Köyde bulundugum bir gün, ikindi üzeri evimize kadar gelen kahkaha seslerini duydugumdan, oraya ben de yaklastim. Gördügüme göre; rahmetliler Belediye Baskani Kadir Alpelli basta olmak üzere, köyün kalburüstü sahislarindan 25–30 kisi, yine orada yani Çibigin altinda toplanmislar, Elif ile Hashas’i da aralarina almislardi.
Hashas, Elife “Al giz su gorayi. Git, ben gelinceye kadar evi temizle, yemegi yap” dediginde, Elif, pür hiddet ve yüksek bir sesle “Senin evini de, seni de” diye baslayan, o meshur küfrünü savururken, bütün gücüyle, Hashas’a saldiriyor, ancak, ikisi arasinda bulunanlar, Elif’in elini tuttuklari için, hücumu bosa giderken, oradakiler de kahkahalarla gülüyorlardi.
Yine, birinin Hashas’in kulagina fisildadigi, Hashasin da, Elif’e yüksekçe bir sesle “Sobayi yaktiktan sonra üzerine su gügümünü koymayi da unutma. Aksam çimecegiz” demesi üzerine, Elif, bu sefer biraz agirdan alan aradaki sahsin bos biraktigi yerden Hashas’a bir iki yumruk atmis, zavallinin burnu kanamisti.
Kahkahalar devam ederken, toplanan bahsisler kendilerine verildiginde, ikisi de hayatlarindan memnun olarak oradan ayrildilar.
Son yillarda artik kahvehaneler de çogaldigindan, Çibigin Alti da özelligini kaybetmis ve tamamen unutulup gitmisti. Ancak oranin hemen karsisinda kösenin basindaki dükkânda, lakabi Dom Osman olan, rahmetli Osman Ipek dal dayi, manifatura dükkâni açmisti.
Arkadas ve yoldaslari, yine rahmetliler Topal Musa, Azili, Kiyici Ibrahim, Haci Alilerin Osman ve babam Bevvap Mustafa ve bunlarin sohbetlerini seven köyden kisilerdir. .
Dom Osman’in dükkânindaki, sohbet ve sakalarin da, o eski Çibigin Alti sohbetlerini aratmayacak kadar güzel oldugunu söylerler
Sanirim o dükkân Osman dayinin vefatindan beri kapali ve sessiz. Sanki o eski sen ve sakrak misafirlerinin özlemin hüznünü yasiyor gibi.
O Muhterem kisilerin de birazi köyde birazi da Karaman mezarliklarinda su anda Mahsere kadar sessiz, husu, sükûn içinde derin uykularini uyuyorlar.
Bizden tek istekleri hayir dualarla anilmalaridir. Istedikleri çok mu?
Selamlarimla.
ÇIBIGIN ALTI
Paylaş