O yillardaki adi ile Ibrala’nin, o çok güzel günlerine damgasini vurmus olan köyümüzün yetistirdigi basta ögretmenler, belediye baskanlari, köyün idaresine katki saglayan ve sözü dinlenen ileri gelenlerinden emegi olanlara, sonsuz tesekkürlerimizle birlikte, bu dünyadan göçenlere de Allahtan Rahmetler olsun.
Iste o yillarda köyde; özü sözü dogru, o günkü cemiyet içinde, sözü dinlenen, küçük te olsa bir esnaf, ayni zamanda bugünkü baraj için günlük su seviyesini ölçmekle görevli biri vardi. Mehmet Kinik.
Eski yazilarimdan; “Ikinci Defa Kilinacak Teravih Namazi” baslikli yazimda da anlattigim gibi; Mehmet Kinik, köyde babamin en çok sevdigi ve “Dayi” dedigi, Pekmezci Hasan lakabi ile taninan, kapi komsumuz da olan, Hasan Kinik adinda, çok yakin akrabalarimizdan birinin ogludur. Hasan Dayim öldükten sonra, oglu Mehmet Kinik ile babam, yas farkina ragmen, yine de köyde birbirlerini çok seven iki kisiydiler. Hatta, Mehmet Kinik bu konuda babam için söyle derdi; ”Babam öldükten sonra, Mustafa Dayim’in babama olan sevgisi bana düstü. Çok yere beraber gider geliriz”.
Aradan zaman geçmis, Köy; Kayaönü, Denircik gibi yeni yerlesimlere bölünmüs, Mehmet Kinik dayim da Kayaönü Mahallesine tasinmis olsa da, bilhassa Bayramlarda, Cumalarda ve sair sebeplerle köye her geldiginde, babama ugrar, hosbes ederler ve hasret giderdiklerini bilirim. O yillar memuriyetim de Karaman Ziraat Bankasinda oldugundan, zirai müracaatlar sebebiyle, diger köyler gibi, Köyümüzü, Denircigi ve Kayaönü’nü de sik sik ziyaret ederken, Mehmet Dayima bende ugrar, veya O Karaman’a geldiginde bana gelir, akraba ve komsulugumuzu devam ettirirdik.
O yillardan birinde; Mehmet Kinik Dayim; kizinin Kayaönü’nde yapilacak dügünü için, bir hafta önce Köye gelerek, davetiye dagitip gider. Ancak babamlara ugramadan, yani davetiye vermeden..
Günü geldiginde; Köyden ve tabii ki hemen yanindaki komsulardan hediyesini alanlar sabah Köyden, Kayaönü’ne kalkacak otobüse dogru yürüyenlerini gören Anam; “Yahu kimin dügünü var? Nereye gidiyorsunuz” diye sordugunda komsular; “Kayaönü’nde Mehmet Kinik’in dügününe çagirdilar ya. Oraya gidiyoruz. Size davetiye gelmedi mi?” derler. Derler ama, Anam bu sözleri duydugunda; çok üzülür ve hemen çabucak eve gelip babama; “Gördün mü Mustafa? Hem akrabamiz ve hem de komsumuz olan Mehmet Kinik köyde herkesleri dügüne çagirdigi halde, bizleri çagirmadi” dediginde, babam gayet sakin ve hiç düsünmeden; “Hay Serife. Mehmet Kinik adresimizi bilmez ki bize davetiye göndersin. Kabahat bizde. Adama adresimizi bildirmedik ki” der.
Bu yaziyi kaleme aldigim su anda; tarihler 07 Eylül 2015 Pazartesi, saatler de; 10:00’u gösteriyor. Dün televizyonlara düsen ve zor hava sartlari içinde PKK ile girisilen savasta; çok sayida sehit ve yarali oldugu, çatismanin devam ettigi haberleri ile, Türkiye olarak çok kötü bir gece yasadik. Su ana kadar kayiplarimizin sayisi da açiklanmadigindan hepimiz; bilhassa evlatlari askerde olan analar, babalar, esler ve çocuklar; tarifi imkansiz acilarla sabahi etmislerse de, su ana kadar yakinlarindan bir haber alamadilar. Ama, önümüzdeki saatlerde herhalde birçok eve yine ates düsecek ve düstügü yeri de yakip geçecek.
Peki ama neden? Yillardan beri; artik “analar aglamiyor” diye sevinirken, birden bire niye bu duruma düsüverdik? Uyuyan yilan niçin uyandi? En büyüklerimiz; çok güzel günler olacak derken, niye dayaniyordu? Dolmabahçe Sarayi’ndaki mutabakata ne oldu?
Ayni zamanda; sakin, nizasiz ve güzel bir seçim de yapmis, partilerimiz hak ettikleri neticeleri de almislarken. Bilhassa muhalefette olanlar; bir hükümet kuracak kadar milletvekiline sahip iken, niye ve hangi partinin olmazi ile, sükutu hayale ugrayip, niye bir araya gelerek, hükümet kuramadilar?.
Seçimden sonra hiçbir partinin tek basina hükümeti kuramayacagi anlasildiginda da, Sayin Cumhurbaskani’nin CHP’nin eski liderini çagirarak, hükümet kurma asamasinda, Anayasa geregince, bütün partilere esit davranacagini beyan ettiginde, bütün milletçe çok sevinmistik.
Bu arada Sayin Cumhurbaskaninin seçimden en fazla milletvekili ile çikan Ak Partinin Liderini; hükümeti kurmakla görevlendirdiginde ve O’nun da kendilerinden sonra en fazla milletvekiline sahip yillarin muhalefet partisi CHP ile bir hükümet kurma girisimine geçtigi günden itibaren; is çevreleri teker teker memnuniyetlerini belirtirken, ekonomi rakamlari birer birer normale dönerek yerlerine oturmus, Türkiye genis bir nefes te almis, eger anlasilirsa; baska ülkelerde de oldugu gibi; Türkiye’de de, birkaç partiden olusacak istikrarli bir hükümetin kurulabilinecegi umuduna kapilmis ve ‘neden olmasin’ demistik. Ancak olmadi. Olmadi. Olmadi.
Sonra MHP de olmadi dediler. Anayasaya göre hükümeti kurma görevi CHP’ye verilmesi gerekirken, yukarida hikâyesini anlattigim Mehmet Kinik Dayimin babamin adresini bilemedigi için, nasil babama dügün davetiyesini veremediyse, Sayin Cumhurbaskanimiz da, CHP’nin adresini bilemedigi için, görev veremediginden, aziz milletimiz tekrar seçime götürülmektedir
Iyi, güzel, güzel de, hiç yoktan, bilhassa son günlerde birer ikiser topraga düsen ve arkalarinda sonsuz acilara gark olmus, ana, baba, genç esler, yetimler birakan bu sehitlerin günahini milletçe nasil çekecegiz? Iste onu, hiç bilemiyorum.
Yukarida anlattigim hikâyenin sahibi Mehmet Kinik Dayim; bilerek veya bilmeyerek yaptigi hatadan dolayi defalarca pisman oldugunu beyan etmisti ki, Ben O’nun samimiyetine inaniyorum. Insallah bu seçimden de; yüzümüzün aki ile çikariz, temennisi ve dolayisi ile de; önce sehitlerimize, olayda isimleri geçen ana, babama ve Mehmet Kinik Dayima, Allahtan Rahmet dilerken, sehitlerin yakinlari ile bütün milletimize de, Bassagligi dilerim.
UNUTULAN ADRESLER
Paylaş